| Alp Çoker Fan Club Alp Çoker Fan Club |
|
| nazım hikmetin şiirlerii.11!!! | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
mltmkl
Mesaj Sayısı : 135 Kayıt tarihi : 07/02/09 Yaş : 30 Nerden : ankara
| Konu: nazım hikmetin şiirlerii.11!!! Salı Şub. 17, 2009 1:20 am | |
| 21-1-924
Lambayı yakma, bırak, sarı bir insan başı düşmesin pencereden kara. Kar yağıyor karanlıklara. Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum. Kar... Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar.. Ve şehir kör bir insan gibi kaldı altında yağan karın. Lambayı yakma, bırak! Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların dilsiz olduklarını anlıyorum. Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR
Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeğe doymak için ete doymak için kitaba doymak için hürriyete doymak için. Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak yürüyor ayakları kan içinde. Açlık ordusu yürüyor adımları gök gürültüsü türküleri ateşten bayrağında umut umutların umudu bayrağında. Açlık ordusu yürüyor şehirleri omuzlarında taşıyıp daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri fabrika bacalarını paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak. Açlık ordusu yürüyor ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.
--------------------------------------------------------------------------------
ASYA-AFRÝKA YAZARLARINA
Kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda sizin ordakiler gibi tıpkı benim orda arslanın ağzındadır ekmek ejderler yatar başında çeşmelerin ve ölünür benim orda ellisine basılmadan sizin ordaki gibi tıpkı bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek şiirler bayraklaşabilir benim orda sizin ordaki gibi kardeşlerim sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz toprağı sürebilmeli pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli dizlerine kadar bütün soruları sorabilmeli bütün ışıkları derebilmeli yol başlarında durabilmeli kilometre taşları gibi şiirlerimiz yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli cengelde tamtamlara vurabilmeli ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz
-------------------------------------------------------------------------------- | |
| | | mltmkl
Mesaj Sayısı : 135 Kayıt tarihi : 07/02/09 Yaş : 30 Nerden : ankara
| Konu: Geri: nazım hikmetin şiirlerii.11!!! Salı Şub. 17, 2009 1:21 am | |
| BEŞ SATIRLA
Annelerin ninnilerinden okuduğu habere kadar, yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık, anlamak gideni ve gelmekte olanı
--------------------------------------------------------------------------------
BULUTLAR ADAM ÖLDÜRMESİN
Analardır adam eden adamı aydınlıklardır önümüzde gider. Sizi de bir ana doğurmadı mı? Analara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin.
Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler Bulutlar adam öldürmesin.
Gelinler aynada saçını tarar, aynanın içinde birini arar. Elbet böyle sizi de aradılar. Gelinlere kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin.
İhtiyarlıkta aklına insanın, tatlı anıları gelmeli yalnız. Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın, efendiler, siz de ihtiyarsınız. Bulutlar adam öldürmesin.
--------------------------------------------------------------------------------
CEVÝZ AÐACI
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda, budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl. Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril, koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil. Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var. Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a. Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım. Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u. Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
--------------------------------------------------------------------------------
GECE GELEN TELGRAF
Gece gelen telgraf dört heceden ibaretti: "VEFAT ETTİ." İmza yok. Bu dört hece bile çok.
Bakıyorum duvara: duvarda bir yara- duvarda bir resim- vefat edenin, elimle çizmişim.
Saat bir. Saat üç. Saat beş. Polis düdükleri, saatlar... Yatağım bozulmamış. Çekmecemde kaatlar: bazıları onun el yazıları.
Gece gelen telgraf dört heceden ibaret... Şafak söküyor- odam geceden ibaret.
Avuçlarımda ellerinin gölgesi dolaşan adam demir parmaklıklardan gördü son gündüzünü. Mahpushane doktoru örterek paltosuyla upuzun yatanın yüzünü: - Tamam! dedi. Bunu belki evvelki akşam dedi. Evvelki akşam ben......
Satıcılar geçiyor mahalleden.
Bakıyorum gece gelen telgrafa. O mükemmel bir kafa mükemmel bir yürek, yumruklarıyla erkek gözleriyle çocuktu. Hudutsuz ve Allahsız bir baştı o. Yoldaştı o..
* * *
Düşmanlar kına yaksın dostlar girsin saflara. Sen gözyaşı göstermeden ağlıyacaksın gece gelen telgraflara...
--------------------------------------------------------------------------------
BENCE SENDE HERKES GÝBÝSÝN
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece Kaçıyorum bugün senden gizlice Kalbime baktım da işte iyice Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karıştı şimdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de şimdi herkes gibisin | |
| | | mltmkl
Mesaj Sayısı : 135 Kayıt tarihi : 07/02/09 Yaş : 30 Nerden : ankara
| Konu: Geri: nazım hikmetin şiirlerii.11!!! Salı Şub. 17, 2009 1:21 am | |
| BÝR GEMÝCÝ TÜRKÜSÜ
Rüzgâr, yıldızlar ve su. Bir Afrika rüyasının uykusu düşmüş dalgalara.
Işıltılı, kara bir yelken gibi ince direğinde geminin. Geçmekteyiz içinden bir sayısız bir uçsuz bucaksız yıldızlar âleminin.
Yıldızlar rüzgâr ve su. Başüstünde bir gemici korosu su gibi, rüzgâr gibi, yıldızlar gibi bir türkü söylüyor, yıldızlar gibi rüzgâr gibi su gibi bir türkü. Bu türkü diyor ki, "Korkumuz yok! İnmedi bir gün bile gözlerimize bir kış akşamı gibi karanlığı korkunun." Bu türkü diyor ki, "Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı." Bu türkü diyor ki, "Çizmişiz rotamızı dostların alkışlarıyla değil gıcırtısıyla düşmanın dişlerinin." Bu türkü diyor ki, "Dövüşmek.." Bu türkü diyor ki, "Işıklı büyük ışıklı geniş ve sınırsız bir limana dümen suyumuzda sürüklemek denizi.." Bu türkü diyor ki, "Yıldızlar rüzgâr ve su..."
Başüstünde bir gemici korosu bir türkü söylüyor; yıldızlar gibi rüzgâr gibi, su gibi bir türkü..
--------------------------------------------------------------------------------
BU VATANA NASIL KIYDILAR
İnsan olan vatanını satar mı? Suyun içip ekmeğini yediniz. Dünyada vatandan aziz şey var mı? Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Onu didik didik didiklediler, saçlarından tutup sürüklediler. götürüp kâfire : "Buyur..." dediler. Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Eli kolu zincirlere vurulmuş, vatan çırılçıplak yere serilmiş. Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş. Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Günü gelir çarh düzüne çevrilir, günü gelir hesabınız görülür. Günü gelir sualiniz sorulur : Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
--------------------------------------------------------------------------------
ELLERÝNÝZE VE YALANA DAÝR
Bütün taşlar gibi vekarlı, hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz. Arılar gibi hünerli, hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz. Bu dünya öküzün boynuzunda değil, bu dünya ellerinizin üstünde duruyor. Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız. Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya, göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan. insanlar, ah, benim insanlarım, hele Asyadakiler, Afrikadakiler, Yakın Doğu, orta Doğu, Pasifik adaları ve benim memleketlilerim, yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu, elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız, elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz. İnsanlarım, ah, benim insanlarım, Avrupalım, Amerikalım benim, uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi, ellerin gibi tez kandırılır, kolay atlatılırsın... İnsanlarım, ah, benim insanlarım, antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler, kitaplar yalan söylüyorsa, beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların, dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, rüya yalan söylüyorsa, meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı, söz yalan söylüyorsa, ses yalan söylüyorsa, ellerinizden geçinen ve ellerinizden başka her şey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
--------------------------------------------------------------------------------
GÜNEÞÝ ÝÇENLERÝN TÜRKÜSÜ
Bu bir türkü:- toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü! Bu bir örgü:- alev bir saç örgüsü! kıvranıyor; kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor esmer alınlarında bakır ayakları çıplak kahramanların! Ben de gördüm o kahramanları, ben de sardım o örgüyü, ben de onlarla güneşe giden köprüden geçtim! Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi. Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını; altın yeleli aslanların ağzını yırtarak gerindik! Sıçradık; şimşekli rüzgâra bindik!. Kayalardan kayalarla kopan kartallar çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını. Alev bilekli süvariler kamçılıyor şaha kalkan atlarını!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanların göz yaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar! Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte: şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, toprak kokuyor bakır sakallarımız! Neş'emiz sıcak! kan kadar sıcak, delikanlıların rüyalarında yanan " o an" kadar sıcak! Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak, ölülerimizin başlarına basarak yükseliyoruz güneşe doğru!
Ölenler döğüşerek öldüler; güneşe gömüldüler. Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! Kalın tuğla bacalar kıvranarak ötüyor! Haykırdı en önde giden, emreden! Bu ses! Bu sesin kuvveti, bu kuvvet yaralı aç kurtların gözlerine perde vuran, onları oldukları yerde durduran kuvvet! Emret ki ölelim emret! Güneşi içiyoruz sesinde! Coşuyoruz, coşuyor!.. Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Toprak bakır gök bakır. Haykır güneşi içenlerin türküsünü, Hay-kır Haykıralım! | |
| | | mltmkl
Mesaj Sayısı : 135 Kayıt tarihi : 07/02/09 Yaş : 30 Nerden : ankara
| Konu: Geri: nazım hikmetin şiirlerii.11!!! Salı Şub. 17, 2009 1:22 am | |
| KARLI KAYIN ORMANINDA
Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin. Efkârlıyım, efkârlıyım, elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar, keçe çizmelerim ağır. İçimde çalınan ıslık beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak? Kayınların arasında bir pencere, sarı, sıcak.
Ben ordan geçerken biri: "Amca, dese, gir içeri." Girip yerden selâmlasam hane içindekileri.
Eski takvim hesabıyle bu sabah başladı bahar. Geri geldi Memed'ime yolladığım oyuncaklar.
Kurulmamış zembereği küskün duruyor kamyonet, yüzdüremedi leğende beyaz kotrasını Memet.
Kar tertemiz, kar kabarık, yürüyorum yumuşacık. Dün gece on bir buçukta ölmüş Berut, tanışırdık.
Bende boz bir halısı var bir de kitabı, imzalı. Elden ele geçer kitap, daha yüz yıl yaşar halı.
Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü. Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü.
En acayip gücümüzdür, kahramanlıktır yaşamak: Öleceğimizi bilip öleceğimizi mutlak.
Memleket mi, daha uzak, gençliğim mi, yıldızlar mı? Bayramoğlu, Bayramoğlu, ölümden öte köy var mı?
Geceleyin, karlı kayın ormanında yürüyorum. Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum.
Şimdi şurdan saptım mıydı, şose, trenyolu, ova. Yirmi beş kilometreden pırıl pırıldır Moskova... | |
| | | sema
Mesaj Sayısı : 40 Kayıt tarihi : 04/01/09 Nerden : ADANA
| Konu: Geri: nazım hikmetin şiirlerii.11!!! Ptsi Mart 16, 2009 5:20 pm | |
| 5 satırla olan çokk güzell yaa çokk beğendimm. | |
| | | | nazım hikmetin şiirlerii.11!!! | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|